Görev tevdii ne demek ?

Berk

New member
Görev Tevdii Ne Demek? Sorumluluğun Sessiz Ağırlığı Üzerine Bir Düşünce

Selam dostlar,

Bugün içimde dolup taşan bir konuyu konuşmak istiyorum: “Görev tevdii”. Hani şu kulağa resmi, biraz eski ama aslında içinde hayatın tam kalbini taşıyan ifade… Bazen bir cümlede geçer, bazen bir devlet dairesi yazısında, bazen bir arkadaş toplantısında bile karşımıza çıkar: “Kendisine görev tevdi edilmiştir.”

Ama hiç düşündünüz mü, bu cümlenin ağırlığı ne kadar derin, ne kadar insanî?

Bu yazıyı sadece kavramsal bir tartışma olarak değil, hepimizin hayatına değen bir sorumluluk hikayesi olarak ele almak istiyorum. Çünkü “görev tevdii”, sadece bir işin verilmesi değil — bir güvenin, bir beklentinin ve bazen de bir sınavın devredilmesidir.

Kökenine İnelim: “Tevdi” Ne Demekti Aslında?

“Tevdi”, Arapça kökenli bir kelime; anlamı “emanet etmek, teslim etmek, birine bırakmak”.

Yani “görev tevdii” demek, bir görevin birine emanet edilmesi anlamına gelir. Düşünün, sadece “verilmesi” değil, “emanet edilmesi.” Bu fark çok önemli. Çünkü “verilen” bir şey kaybolabilir, değişebilir, unutulabilir; ama emanet, sahibine dönmesi gereken bir şeydir.

Emanet, içinde sorumluluk, sadakat ve güven barındırır.

İşte tam da bu yüzden, görev tevdii, sadece idari bir işlem değil; toplumsal ve bireysel bir ahlak meselesidir.

Tarihte bu kavram genellikle devlet işleriyle anılmıştır. Osmanlı arşivlerinde, “filan kişiye şu vazife tevdi olunmuştur” gibi kayıtlar görürsünüz. Ama bu sadece bürokrasi değildir; aynı zamanda bir güven zinciridir. Bir devlet, bir topluluk ya da bir lider, birine bir görev tevdii ettiğinde, aslında onun karakterine, yeteneğine ve sadakatine kefil olur.

Günümüzde Görev Tevdii: İş Hayatında, Ailede, Toplumda

Bugün “görev tevdii” sadece resmi yazılarda kalmadı. Aslında her gün hayatın içinde yaşanıyor.

Bir proje liderine yeni bir sorumluluk verildiğinde, bir öğretmen bir öğrenciyi temsilci seçtiğinde, hatta bir anne, evin düzenini çocuğuna emanet ettiğinde bile görev tevdii ediyoruz.

Yani görev tevdii, güvenin toplumsal dilidir.

Ama çağımızda bu kavramın anlamı biraz sarsıldı. Artık çoğu insan “sorumluluk verilmiş” olmaktan çok “yük bindirilmiş” hissediyor. Çünkü modern dünyada “görev”, çoğu zaman iş yükü, “tevdi” ise beklenti baskısı haline geldi.

Oysa kelimenin özünde güven, hatta saygı var.

Belki de bu yüzden artık görev tevdii edilen insanlar, çoğu zaman o güveni değil, o yükü hissediyor.

Peki neden böyle oldu? Çünkü sistem değişti. İnsanlar artık görev değil, “yetki” istiyor.

Yetki kontrol sağlar, görev ise sorumluluk getirir.

Ve biz, hız çağında, sorumluluktan çok kontrolü seviyoruz.

Erkeklerin ve Kadınların Görev Algısı: Farklı Ama Tamamlayıcı Dünyalar

Forumdaşlar, burada biraz psikolojik bir yere dalmak istiyorum.

Erkekler bir görev tevdi edildiğinde genelde stratejik düşünürler. Nasıl yaparım, hangi adımlarla ilerlerim, nasıl sonuç alırım? Onlar için görev, bir çözüm süreci, bir mücadele alanıdır.

Kadınlar ise görevi genellikle bağ kurma biçiminde algılar. “Bu görev kimleri etkiler, kimin hayatına dokunur, nasıl bir duygu yaratır?” diye düşünürler.

Erkek plan yaparken, kadın bağ kurar.

Ve bu iki bakış birleştiğinde, ortaya muazzam bir denge çıkar.

Bir şirkette, bir sivil toplum örgütünde, hatta bir aile içinde bile bunu görebilirsiniz. Erkek görevin çerçevesini çizer, kadın o çerçevenin içini anlamla doldurur.

Belki de görev tevdii, bu iki enerjinin — mantığın ve empatinin — kesiştiği noktadır.

Bir Hikâye: Sessiz Bir Görevin Hikmeti

Bir köy öğretmeni düşünün. Emekli olmak üzere. Son yılında okul müdürlüğü ona “Bu yıl, yeni gelen genç öğretmene sınıfı sen devral, görev tevdii ediyoruz” diyor.

O da genç öğretmeni yanına alıyor, öğrencilere nasıl yaklaşılacağını, köy halkıyla nasıl iletişim kurulacağını anlatıyor.

Bir yıl geçiyor. Emekli günü geliyor.

Genç öğretmen yanına gelip diyor ki:

> “Hocam, bana sınıfı değil, mesleği emanet ettiniz. Görev değil, bakış açısı verdiniz.”

İşte görev tevdii tam da budur.

Bir işi değil, bir değeri devretmektir.

Bir sorumluluğu değil, bir inancı paylaşmaktır.

Geleceğe Bakış: Dijital Dünyada Görev Tevdii Nasıl Evriliyor?

Bugün artık görevler çoğu zaman yüz yüze değil, dijital ortamda tevdii ediliyor.

Bir e-posta, bir proje bildirimi, bir WhatsApp mesajı…

Ama dijitalleşme, görev tevdii kavramını zayıflattı. Çünkü “emanet” artık bir dosya eki gibi geliyor — duygusuz, yüzeysiz, insansız.

Bir “görev tevdii”nin ruhu, onu verenle alan arasındaki insanî temasta gizlidir.

Bu yüzden geleceğin en büyük sorusu şu olacak:

Güveni dijitalleştirebilir miyiz?

Yapay zekâ, otomasyon, uzaktan çalışma… bunların hepsi hayatımıza kolaylık getirdi, evet.

Ama sorumluluğun sıcaklığını, “emanet” duygusunu geri plana itti.

Görev artık “tamamlanması gereken iş” olarak algılanıyor, “taşınması gereken değer” olarak değil.

Görev Tevdii Bir Kültürdür: Sadece Bir Cümle Değil

Bir topluluk görev tevdii kültürünü kaybettiğinde, aslında güven zincirini kaybeder.

Yani mesele sadece “kime ne iş verdik” değil, “kime ne kadar inandık”tır.

Bir lider, görev tevdi ettiğinde sadece sorumluluk dağıtmaz; aynı zamanda insanlara “sen yapabilirsin” der.

Ve bu cümle, çoğu zaman bir makamdan gelen emrin çok ötesindedir.

Belki de en güçlü görev tevdii, bir yöneticiden değil, bir arkadaşın, bir ebeveynin ya da bir öğretmenin sessizce söylediği şu sözde gizlidir:

> “Bu işi sana bırakıyorum, çünkü güveniyorum.”

Forumdaşlara Düşündürmek İçin Sorular

– Sizce birine görev tevdii etmek, hâlâ bir “emanet” duygusu taşıyor mu, yoksa sadece bir “iş devri”ne mi dönüştü?

– Erkeklerin stratejik bakışıyla kadınların empatik yaklaşımı birleştiğinde, sorumluluk kültürümüz nasıl şekillenebilir?

– Dijital çağda güven duygusunu yeniden inşa etmek mümkün mü?

– Ve en önemlisi: Size son kez “bir görev tevdii edilseydi”, neyi üstlenmek isterdiniz?

Haydi dostlar, konuşalım. Çünkü belki de en büyük görevimiz, bu dünyada hâlâ güvenin, inancın ve insanî sorumluluğun yaşamasını sağlamak.