İran Şii Mi ?

Gokhan

New member
İran Şii Mi?

İran, dünyada Şii İslam’ın en yoğun şekilde benimsendiği ülkelerden birisidir. Şii ve Sünni Müslümanlar arasındaki farklar, tarihsel süreçler, coğrafi etkenler ve dini doktrinler, her iki mezhebin inançlarını belirlerken büyük rol oynamaktadır. Ancak, bu yazıda esas olarak, İran’ın Şii kimliği üzerinde durulacak ve bu kimliğin ne kadar derinlemesine benimsendiği tartışılacaktır.

Şii İslam Nedir?

İslam dünyasında en temel iki mezhep, Şii ve Sünni mezhepleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Şii mezhebi, İslam'ın ilk yıllarında, özellikle Ali’nin halifeliği konusunda ortaya çıkan bir görüş ayrılığının sonucudur. Şii Müslümanlar, İslam'ın gerçek halifesinin Ali olduğunu savunur ve Ali'nin soyundan gelenlerin bu liderliği devralması gerektiğine inanırlar. Bu inanç, Şii mezhebini, özellikle İran ve bazı diğer bölgelerde baskın bir mezhep haline getirmiştir.

İran, bu mezhebin dünya genelinde en büyük ve en etkili olduğu ülkedir. İran'da Şii inancının ve Şii İslam’ın resmi din olarak kabul edilmesinin yanı sıra, Şii öğretisinin devletin dini temelini oluşturması, ülkenin iç politikasını ve dış ilişkilerini de şekillendirir. İran'daki Şii nüfus, dünya genelindeki Şii nüfusunun büyük bir kısmını oluşturmaktadır ve bu durum, İran'ı hem dini hem de kültürel açıdan önemli bir merkez haline getirmiştir.

İran’ın Şii Kimliği ve Tarihi Süreç

İran'ın Şii kimliği, 16. yüzyılda Safavi Hanedanı ile güç kazanmaya başlamıştır. 1501 yılında Şah İsmail Safavi'nin, İran'ı Şii İslam’ı benimsemeye zorlaması, bu kimliğin devletin temeli haline gelmesini sağladı. Şah İsmail’in, Sünni Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir Şii ittifakı kurma çabaları, İran’ın Şii kimliğinin pekişmesini sağlamıştır. Bu dönemde, Şii İslam, hem halk arasında hem de siyasi düzeyde büyük bir etkiye sahip olmaya başlamıştır.

Safavi devrinin ardından, İran’daki Şii nüfusu zamanla artmış ve İslam devriminden önceki yıllarda, özellikle 20. yüzyılın başlarına kadar, İran'da Şii inançları ve uygulamaları, ülkenin siyasal yapısının temelini oluşturmuştur. 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi ile birlikte, Şii liderlik ilk kez tamamen siyasette belirleyici bir rol üstlenmiştir. Ayetullah Humeyni'nin liderliğinde, İran İslam Cumhuriyeti kurulmuş ve Şii İslam’ın devlete dayalı bir yönetim modeli haline getirilmesi sağlanmıştır.

İran’da Şii İslam’ın Etkileri

İran, hem dini hem de siyasi olarak Şii İslam’ı dünya çapında savunmuş ve pekiştirmiştir. Şii İslam’ın dini öğretileri, özellikle Ali ve On İki İmamlar’a olan sevgi ve saygı, ülkedeki dini ritüellerde, toplumsal hayatta ve devlet işleyişinde belirleyici bir rol oynamaktadır. İran'da her yıl Muharrem ayında yapılan Aşura törenleri, Şii İslam’ın en önemli dini etkinliklerinden biridir ve bu törenler ülke çapında büyük bir coşku ile kutlanır.

Ayrıca, İran’daki dini liderlerin, özellikle de “Velayet-i Fakih” adı verilen dini liderlik sisteminin, ülke yönetimindeki etkisi büyüktür. Bu sistem, dinin ve dini liderlerin, devletin yönetiminde merkezi bir yer tuttuğu bir yapıdır. Şii inançlarının devlet yapısındaki bu etkisi, İran’ın iç politikalarını ve uluslararası ilişkilerini de doğrudan etkileyen bir faktör olmuştur.

İran’da Şii İslam ve Sünni İslam Arasındaki Farklar

İran, ağırlıklı olarak Şii Müslümanlardan oluşan bir ülkedir, ancak ülkede bir miktar Sünni nüfus da bulunmaktadır. Şii ve Sünni İslam arasında birçok farklılık vardır. Bu farkların en belirgin olanları, halifelik meselesi ve dini liderliğin şekli üzerinedir. Şii Müslümanlar, dini liderlik için Ali ve soyundan gelenlerin olması gerektiğini savunurken, Sünniler, halifeliğin herhangi bir dini lider tarafından üstlenebileceğini kabul ederler. Bu da, dini liderlik anlayışlarında büyük bir ayrım yaratmaktadır.

İran’daki Sünni nüfus, özellikle sınır bölgelerinde yoğunlaşmakta olup, genel olarak azınlık konumundadır. Ancak, Sünniler de kendi dini ritüellerini ve geleneklerini serbestçe yaşama hakkına sahiptirler. Buna rağmen, bazı bölgelerde Şii ve Sünni topluluklar arasında gerilimler ve anlaşmazlıklar yaşanabilmektedir.

İran’ın Şii Kimliği ve Uluslararası İlişkiler

İran’ın Şii kimliği, uluslararası ilişkilerinde de önemli bir rol oynamaktadır. İran, Şii dünyanın lideri olarak kendini konumlandırmakta ve bu kimlik üzerinden stratejik bir dış politika izlemektedir. İran, özellikle Lübnan’daki Hizbullah, Irak’taki Şii milis grupları ve Yemen’deki Husi isyancıları ile bağlantılar kurarak, bölgesel etkisini artırmaya çalışmaktadır.

Bu strateji, İran’ın Sünni çoğunluğu olan Arap ülkeleriyle olan ilişkilerinde gerilime neden olmuştur. Özellikle Suudi Arabistan ile olan ilişkiler, bu mezhebi farklılıklar nedeniyle zaman zaman gerginleşmiştir. Suudi Arabistan, Sünni İslam’ın önde gelen savunucusu olarak, İran’ın Şii İslam’ı yayma çabalarını tehdit olarak görmektedir.

İran’ın Geleceği ve Şii Kimliği

İran’ın Şii kimliği, ülkenin sosyal, kültürel ve politik yapısının temel taşı olmaya devam etmektedir. Ancak, küreselleşen dünyada, din ve devlet ilişkilerinin değişmesiyle birlikte, İran’daki Şii kimliği de bazı içsel ve dışsal baskılarla şekillenecektir. Ülkedeki genç nüfusun daha sekülerleşmesi, internet ve sosyal medyanın etkisiyle Batı dünyasına olan ilgisinin artması, İran’ın Şii kimliğinin gelecekte nasıl evrileceği konusunda belirsizlikler yaratmaktadır.

Sonuç olarak, İran, Şii İslam’ı sadece bir dini inanç olarak değil, aynı zamanda siyasi bir ideoloji olarak benimsemiş bir ülkedir. Bu durum, İran’ın iç yapısını, ulusal kimliğini ve dış politikasını büyük ölçüde etkilemektedir. İran’ın Şii kimliği, hem bölgesel hem de küresel anlamda önemli bir güç dinamiği oluşturur ve gelecekte de bu kimliğin ne şekilde gelişeceği merakla izlenecektir.